muallim naci eserleri ve özellikleri

Şair Yazar Muallim Naci 1850 yılında İstanbul' da doğdu. Asıl adı Ömer'dir. Babasının ölümü üzerine dayısının yanına Varna'ya gitti. Orada medrese öğrenimi gördü. Varna Rüştiyesi'nde öğretmenlik yaptı. Sait Paşa'nın özel kâtibi olarak Rumeli ve Anadolu'nun birçok kentini dolaştı. İstanbul'a geldi. MuallimNaci. Asıl adı Ömer olan sanatçı, İstanbul’da doğmuştur. Öğrenimini Varna’da yapmış, sonra Varna Rüştiyesi’ne öğretmen olarak atanmıştır. Anadolu ve Rumeli’deki çeşitli memurluklardan sonra İstanbul’da “ Tercüman-ı Hakikat “, “ Saadet “, “ Vakit ” gazetelerinde yazılar yayımlamış Servet-i Fünun yazarlarını önemli ölçüde etkiledi. Eedebiyat tarihi ve sözlük çalışmalarıyla da ilgi çekti. Victor Hugo, S. Prudhomme, Alphonse de Musset ve Emile Zola’dan Türkçe’ye çeviriler yaptı. ESERLERİ / ŞİİRLERİ – Terkib-i Bend-i Muallim Naci – Ateşpare (1883) – Şerâre (1884) – Fürûzan (1885) Türk edebiyatına önemli eserler kazandıran, yazar, şair, öğretmen ve eleştirmen Muallim Naci, vefatının 127'nci yılında yad ediliyor.. Asıl adı Ömer olan Muallim Naci, saraç Eserleri Şiir: Terkib-i Bend-i Muallim Naci Ateşpare (1883), Şerâre (1884), Fürûzan (1885), Sümbüle (1889), Yadigâr-ı Naci (ölümünden sonra Şeyh Vasfi tarafından ilk şiirleri ile gazete ve dergilerde kalmış şiirlerinin bir araya getirildiği eser 1896). Eleştiri: Muallim, Demdeme I-II-III, Yazmış Bulundum. Site De Rencontre Seropositif Au Cameroun. Aruz’un Gücü Muallim Naci 1850-1893 Türk edebiyatının Tanzimat Edebiyatı Dönemi başlarında Şinasi’nin giderek halkın kolaylıkla anlayabileceği bir dil ile yazma gayreti, denilebilir ki Muallim Naci ile devam etmiştir. Naci’nin, divan edebiyatının gerektirdiği birtakım mazmunların yanında tabii Türkçeye yakın söyleyişleri unutulamaz. Âfeş-pâre’deki tabiat tasvirleri ve özellikle küçük olayları hikaye ederken gösterdiği bu konudaki başarısı, göz ardı edilemez. Tahkiyede ve diyalogda Tevfik Fikret gibi güçlü bir şair üzerindeki etkileri sürekli olmuştur. “Muallim Naci’nin dil ve üsluptaki titizliği ve başarısına aruz ölçüsünü de eklemek gerekir. Şinasi ve Namık Kemal ile başlayan aruz vezni – hece vezni ikiliği Naci’de yoktur. O, bütün şiirlerinde aruz veznini kullanmıştır. Aruzu, Türkçenin bünyesine uydurma başarısını göstermiştir. Tanzimat şairlerinin bu konudaki çelişkileri ve gevşeklikleri onda görülmez. Naci, bu başarısını klasik edebiyata olan hâkimiyetinden alır. Bu yönüyle o, Türk aruzunda başarısı tartışılamayan Tevfik Fikret, Mehmet Akif Ersoy ve Yahya Kemal Beyatlı gibi büyük şahsiyetlere öncülük etmiştir.” Muallim Naci’nin Şiir kitapları 1. Âteş pare 1884, 2. Şerare 1885, 3. Fürûzân 1886, 4. Sünbüle 1. kısım, 1890, 5. Yâdigar-ı Nâcî 1896. Muallim Naci Diğer eserleri 1. Muallim 1886, tenkitler, 2. Yazmış Bulun­dum 1884, tenkitler,3. Demdeme 1886, tenkit, 4. Istılahat-ı Edebiyye 1889, Edebiyat terimleri sözlüğü, 5. Osmanlı Şâirleri 1890, 6. Esâmî 1891, 7. Lügat-ı Nâcî Osmanlıca sözlük, 1904, 8. Zâtü’n-nitâk-ayn yahut İbni’z-Zübeyr man­zum tarihi diyalog, 1890, 9. Heder oyun, 2 perde, 1910, 1C. Hurda-furûş 2. kısım, Arapça’dan tercüme 1884, 11 Hikemü’r-rufâî Arapça’dan, 1886, 12. Sânihatü’l-Arab Arapça’dan, 1887, 19. Hurda-Furüş 1. kısım, Farsça’dan tercüme, 1887, 14. Sânihatü’l-Acem Farsça’dan, 1887, 15. Nümûne-i Suhan Farsça’dan, 1890, 16. Ömer’in Çocukluğu Hatıralar, 1889, yeni baskısı 1969, 17. Mektuplarım, 18. Mu­haberât, 19. I’cazü’l-Kur’ân, 20. Medrese Anıları, Abdul­lah Uçman Toker Yayınları arasında yazarı tanıtıcı kitap çı­kardı 1974. Muallim Naci kimdir hayatı eserleri Kişiliği Hakkında Kısaca Özet Bilgi Şâir, yazar. İstanbul’da doğdu. Babasının adı Ali’dir. Nâci’nin asıl adı Ömer’dir. Yedi yaşında iken babası ölünce annesi ile birlikte Varna’ya dayısının yanına gitti. Orada Medrese’de okudu. Varna Rüştiyesi’nde öğretmenlik, Varna Mutasarrıfı Sait Paşa’nın yanında kâtiplik yaptı. Paşa ile pek çok il dolaştı. İstanbul’a geldiği yıl gazeteciliğe başladı. Tercüman-ı Hakikat gazetesinin edebiyat sahifesini yönetti 1883-1885. Saadet ve Vakit gazetelerinde çalıştı. Galata­saray Lisesi ile Mekteb-i Hukuk’ta edebiyat dersleri verdi. Muallim Naci, İstanbul’da öldü. Sultan Mahmud Türbesi’nin bahçesine edebiyatı şâir ve yazarlarındandır. Şiir, fıkra, ma­kale, tiyatro ve tenkit yazıları yazdı. Arapça, Farsça ve Fransızca’dan tercümeler yaptı. Eski edebiyata bağlı olan şâirlerin başında bulunmakla birlikte, yeni Türk edebiyatının örnek aldığı Fransız edebiyatını incelemiş, yenilik taraftarı şairle­rin ortaya koydukları eserlerden farksız örnekler vermiştir. O, edebiyatta ölçülü bir yenileşme taraftarı idi. Bu yüzden Recaizade Mahmut Ekrem ile aralarında tartışmalar olmuştur. Edat Tümleci Ahmet Mithat Efendi » Asıl adı Ömer olan şair ve yazar olarak ön plana çıkan Muallim Naci, 1850'de İstanbul'un Saraçhanebaşı semtinde dünyaya gelir. İlköğrenimini İstanbul'da tamamlar. Çok küçük yaşta babasını kaybeder. Varna'da bulunan dayısının yanına gider. Düzenli bir öğrenim görmediği için bunu özel derslerle kapatmaya çalışır. Bu esnada Arapça ve Farsça öğrenir. Muallim Naci, Varna Rüştiyesi'nde öğretmenlik yaparak çalışma hayatına başlar. Kendisine mahlas olarak "Naci" adını seçer. Şiir türü ile ilgili bazı denemelere girişir. Mehmet Sait Paşa ile tanıştıktan sonra öğretmenlik mesleğinden ayrılıp paşanın özel kâtibi olur. 1881'de padişah ile gittiği Sakız Adası'nda üç yıl kalır. Burada kaleme aldığı şiirleri ona büyük ün kazandırır. Muallim Naci, 1883'te İstanbul'a döner. Hariciye Nezareti'nde çalışmaya başlar. Memurluk hayatından kısa bir süreliğine çekilip gazeteciliğe başlar. Tercüman-ı Hakikat gazetesinde edebiyat sayfalarını yönetir. Ahmet Mithat Efendi'nin kızı Mediha Hanım ile bu dönemde evlenir. Ahmet Mithat'ın önerisiyle Fransızca öğrenmeye başlar. Fransızcadan yaptığı tercümeler ona büyük ün kazandırır. Muallim Naci, 1883'te ilk şiir kitabı olan "Ateşpare"yi İstanbul'da yayımladı. Eserde, yeni teknikler kullanılarak yazdığı şiirleri yer aldı. 1884'te ise gazel, şarkı, kıt'a, rubai gibi divan tarzında kaleme aldığı şiirlerini topladığı "Şerrare" ismindeki kitabını yayımladı. Ahmet Mithat'ın yeni edebiyatı savunan Recaizade'nin yazılarını gazetede yayımlatması Muallim Naci'nin gazeteden ayrılmasına neden oldu. Muallim Naci, "Füruzan" ve "Sünbüle" isminde iki şiir kitabı daha yayımladı. Hatıralarını topladığı "Ömer'in Çocukluğu" eserini de bu dönemde yayımladı. Muallim Naci sonrasında Galatasaray Lisesi ve Mekteb-i Hukukta dil ve edebiyat ile ilgili dersler verdi. Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy başta olmak üzere birçok öğrenci yetiştirdi. Muallim Naci, 1887-1888 yılları arasında toplam 58 sayı olarak yayımlanan "Mecmua-i Muallim" ismindeki haftalık dergiyi çıkardı. 1891'de "Lügat-i Naci" eseri üzerinde çalışmaya başladı. Ömrünün son yıllarında manzum olarak yazdığı "Gazi Ertuğrul Bey" destanı ona büyük ün kazandırdı. Eserde Ertuğrul Gazi'nin Anadolu'daki mücadelelerini anlattı. Destanda geçen "Türküm" kelimesi, onu Türk sözcüğünü kullanan ilk şair yapar. Bu sebeple II. Abdülhamit tarafından ödüllendirilir. Muallim Naci, bir gezi esnasında aniden rahatsızlanır. Bütün çabalara rağmen kurtarılamayarak 1893'te İstanbul'da ölür. Naaşı, II. Mahmut haziresine Kişiliği Tanzimat II. Dönem sanatçısı olan Muallim Naci, Tanzimatçılarla aynı dönemde yaşamasına karşın sanat anlayışı bakımından onlardan ayrılır. Aldığı medrese kültürü onu eski edebiyat taraftarı biri haline getirir. Muallim Naci, Tanzimat Edebiyatı'nda eski şiirin temsilcisi olarak eski edebiyat geleneğini sürdüren kişi olarak bilinir. Eski-yeni tartışmasını başlatarak uzun yıllar isminden söz ettirmeyi başarır. Muallim Naci, eski şiirin bağlarından kopmadan yenileşmeyi savunur. Eski ile yeni arasında bir denge kurmaya çalışır. Muallim Naci, Osmanlıcayı ayrı bir dil olarak görür fakat Türkçeyi Osmanlıcadan ayırmaz. Dilde Türkçülüğün savunucuları arasında yer alır. Abdülhak Hamit Tarhan'ı örnek alan Muallim Naci, Mehmet Akif, Tevfik Fikret ve Yahya Kemal üzerinde oldukça etkili olur. Ayrıca Servetifünun sanatçılarını etkiler. Recaizade Mahmut Ekrem ile "uyak, göz içindir" düşüncesi etrafında girdiği tartışmalar edebiyatımıza önemli eserler kazandırır. Muallim Naci, "göz için uyak" anlayışını savunur. Muallim Naci, Recaizade Mahmut Ekrem ile ciddi görüş ayrılığına düşer. Ekrem'in "Zemzeme" eserindeki eleştirilerine "Demdeme" isimli yazılarıyla cevap verir. Bu tartışmaya "abes-muktebes" tartışması da denir. Eski şiir taraftarı olmasına rağmen Batılı şiir tarzında da önemli örnekler verir. Eski şiire olan sevgisi "Ateşpare", "Şerare" ve "Füruzan" eserlerinde görülür. Muallim Naci, Halk Edebiyatı nazım biçimlerinden de faydalanır. Muallim Naci, şiirlerinde konuyu genişletir. Tabiat tasvirlerine önem verir. Şiirlerinde gurbet, doğa, yalnızlık, karamsarlık ve milli duyguları işler. Eserlerinde sade, açık, anlaşılır bir dil tercih eder. Halk dilinde kullanılmayan kelimeleri sadece ahenk yaratmak amacıyla seçip kullanır. Dilde sadeleşme çalışmalarını savunur ve bu konuda büyük çaba sarf eder. Aruzu Türkçeye kusursuz uygulayan Muallim Naci, hece ölçüsüyle de şiirler kaleme alır. Köyden söz eden ilk şiir olan "Köylü Kızların Şarkısı" şiirini yazar. Victor Hugo, Prudhomme, Musset ve Emile Zola'dan Türkçeye çeviriler yapar. Muallim Naci, edebiyat tarihi ve sözlük çalışmalarıyla da ilgilenir. Yazdığı denemeler yazın hayatımıza renk katar. "Ateşpâre", Naci'nin İstanbul'da yayımlanan ilk şiir kitabıdır. Muallim Naci'nin yeni teknikle yazdığı şiirlerini barındırır. Eser, Naci'nin şiir kitapları içinde en hacimlisi olup Muallim Naci'ye büyük şöhret kazandırır. "Şerare", Muallim Naci'nin gazel, şarkı, kıt'a, rubai gibi divan tarzındaki şiirlerini topladığı kitabıdır. Sanatsal özellikleriyle öne çıkar. "Fürüzan", Muallim Naci'nin gerek konu gerekse şekil yönünden eski tarzda yazılan şiirlerini kapsar. "Sünbüle", iki bölümden oluşur. Kitabın ilk bölümünde eski tarzda yazılan şiirler bulunur. "Yadigâr-ı Naci", Muallim Naci'nin ölümünden sonra yakın dostu Şeyh Vasfi eliyle yazarın kitaplarda olmayan bazı şiirlerini içeren kitabıdır. "Yazmış Bulundum", Muallim Naci'nin eleştiri türünde kaleme aldığı eseridir. Yapıt, Muallim Naci'nin "Tercüman-ı Hakikat"e yolladığı on dört mektup ve bu mektupların cevaplarından meydana gelir. "Demdeme", Naci'nin eleştiri türündeki eseridir. Recaizade'nin Naci'yi küçük düşürücü yazılarına karşın çok sert bir üslupla kaleme aldığı cevap niteliğindeki eleştiri türündeki yapıtıdır. "Ömer'in Çocukluğu", Muallim Naci'nin hatıralarını anlattığı anı türündeki yapıtıdır. "İstilahat-ı Edebiyye", Muallim Naci'nin sözlük tarzında yazdığı eseridir. Eserde Naci, Divan Edebiyatı'nın şiir ve yazınını, belagat kaidelerini ve edebi sanatlarını oldukça güzel bir şekilde açıklar. Eserleri Şiir Ateşpâre Füruzân Şerâre Yadigârı Naci Sünbüle Eleştiri Demdeme Yazmış Bulundum Anı Ömer'in Çocukluğu Sözlük Lügat-i Naci İstilahat-ı Edebiyye Ayrıca bakınız Tanzimat Edebiyatı Hazırlık Dönemi Tanzimat Edebiyatı I. Dönem ve Özellikleri Tanzimat Edebiyatı II. Dönem ve Özellikleri Tanzimat Edebiyatı I. Dönem Sanatçıları Tanzimat Edebiyatı II. Dönem Sanatçıları Ayrıca bakınız MUALLİM NACİ, MUALLİM NACİ, MUALLİM NACİ ESERLERİ, muallim naci sözleri, muallim naci, muallim naci kitaplar, muallim naci biyografisi, muallim naci hayatı kısaca özet, muallim naci hangi donem, muallim naci recaizade mahmut ekrem, muallim naci ömer'in çoçukluğu, muallim naci hangi dönem şairidir 1850-1893 MUALLİM NACİ, MUALLİM NACİ, MUALLİM NACİ HAYATI Ahmet Mithat efendi gibi bir halk çocuğu ve sonraları onun damadı olan muallim Naci 1850 yılında İstanbul’da doğdu. Babası Varnalı bir saraçtır. Ali efendi adındaki bu saraç, Osmanlı-Rus savaşları dolayısıyla İstanbul’a gelip yerleşmişti. Asıl adı Ömer olan muallim Naci, yedi sekiz yaşlarında iken babasını kaybetti. Düzenli bir öğretim göremedi. Bir süre medreseye devam etti ki bu medrese eğitimi Naci’yi ömrü boyunca etkilemiştir. Bir gün, eski bir hikayeler kitabını okurken orada “Naci’nin hikayesi” adlı bir masal görmüş bunu çok beğenmişti. Hikayenin kahramanının yaptıkları çok hoşuna gittiğinden, Naci adını kendine mahlas olarak kabullendi. Bir süre sonra Ahmet Mithat efendi ile tanıştı. Ahmet Mithat efendi “tercüman-ı hakikat” adlı gazeteyi çıkarıyordu. Bu gazete o günlerin en itibarlı ve en çok satan bir yayın organıydı. Muallim Naci bu gazetenin edebiyatla ilgili bölümlerini yönetmekle görevlendirildi. Ahmet Mithat’ın kızıyla evlendikten sonra, kayın babasının teşviki üzerine kısa zamanda Fransızca öğrendi. Naci artık edebiyatta yeniye taraflı olanların sık sık karşısına çıkıyor onlarla çetin tartışmalarda bulunuyordu. Bu görüşü yüzünden Ahmet Mithat efendi ile arası açıldı. “saadet” ve “vakit” adlı gazetelerde çalışmaya başladı. “Ertuğrul gazi” adlı uzun ve epope niteliğindeki manzumesinin padişah tarafından beğenilmesi üzerine kendisine “mekteb-i hukuk” ve “Galatasaray lisesinde” edebiyat dersleri okutma görevi verildi. Daha sonra muallim Naci’ye “vakanüvislik” günü gününe devletin tarihini yazma görevi verildi. Ayrıca bir şeref sanı olarak ”tarih-nüvis i al-i Osman” Osmanlı padişahlarının tarihini yazan da denildi. Genç denilecek yaşta,1893 yılında, İstanbul’da öldü. EDEBİ KİŞİLİĞİ Bir ara çıkardığı “mecmua-i muallim” adlı bir dergiden dolayı muallim Naci diye anılmaktadır. Tanzimat dönemi yazar ve şairleri içinde eskiye en fazla bağlı olanlardan ve bunun sonucu olarak da yenilik taraftarı olanlarla en çok çekişen biridir. O divan şiirini içkiyle, sevgiyle, mestlikle, rindlikle dolu havasından hoşlanıyordu. Bunun için şiirlerinin çoğunu o zevk ve söyleyişte yazdı. Onu gerek nazım gerek nesir alanında öyle ürünleri vardır ki bunlar dil ve anlatım, hatta konu, konuyu işleyiş yönlerinden- çoğu zaman- kendisinde bulunan yenilikçi edebiyatçıların eserlerinden daha yeni, daha batılı ve daha ulusaldır. Nazım alnında dil, biçim, konum, zevk bakımlarından zamanın bir hayli ilerisinde, yeni örnekler vermiş bulunan Naci, nesir alanında daha da ileridir. Rahatlıkla söylemek mümkündür ki- Ahmet Mithat efendi dışında- hemen hiçbir ünlü Tanzimat dönemi yazarlarının dili Naci’nin ki kadar duru, temiz ve yerli bir Türkçe’ye ulaşmamıştır. BAŞLICA ESERLERİ Musa bin Eb-ul-Gazan Endülüs tarihi üzerine manzum destan; Ateşpare, Şerare, Füruzan, Yadigar-ı Naci şiirler; Sünbüle şiirler ve nesir halinde yazılar; Demdeme tartışmalar, tenkitler; Istılahat-ı Ebediye ebedi sanatlar ve edebiyat terimleri sözlüğü; Lügat-ı Naci çoğunu kendisinin yazdığı, fakat ölümünden sonra tamamlanan sözlük; Esami doğulu sanatçılar ve bilginler üzerine kısa notlar; Terez Raken Emile Zola’dan çeviri Muallim Naci Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri Muallim Naci İstanbul - ö. 13 Nisan 1893, İstanbul 1850'de İstanbul'da doğdu. 13 Nisan 1893'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Dilin yalınlaştırılmasını savunan Tanzimat Dönemi'nin önemli şair ve yazarı. Asıl adı Ömer. 7 yaşındayken babasını kaybetti. Varna'ya dayısının yanına gönderildi. Orada medrese öğrenimi gördü. Bir yandan da Arapça, Farsça, Fransızca ve hat öğrendi. "Hulusî" mahlasıyla yazılar yazdı. Bir süre Varna Rüştiyesi'nde öğretmenlik yaptı. Sait Paşa'nın özel kâtibi olarak Rumeli ve Anadolu'nun birçok kentini dolaştı. İlk şiirlerini "Nacî" mahlasıyla 1867'den başlayarak yazdı. Küçük yaşlardan itibaren şiire ilgi duyan Muallim Naci, dönemin önemli gazetelerinden biri olan Tercüman-ı Hakikat’e gönderdiği şiir ve yazılarla edebiyat dünyasına ilk adımlarını atmıştır. Muallim Naci, bu dönemden sonra basın hayatındaki faaliyetleri ile adından söz ettirecektir. Geçen zamanla birlikte Muallim Naci, Ahmet Mithat Efendi’nin ısrarları üzerine Tercüman-ı Hakiat gazetesinin edebiyat kısmının yönetmeni olmuştur. Tercüman-ı Hakikat’ten sonra Şeyh Vasfi ve Necib Nadir ile birlikte İmdadü’l Midad adlı bir gazete çıkarırlar. Daha sonra sırasıyla Saadet, Teavün-i Aklami Mürüvvet gazetelerinde yazı hayatına devam etmiştir. Muallim Naci ayrıca tek başına 58 sayı Mecmua-i Muallim adlı bir dergi çıkarmıştır. Muallim Naci'nin Edebi Kişiliği Tanzimat sonrası Türk edebiyatının ikinci kuşağı içerisinde yer alan şair, yetişme tarzı ve zevk bakımından klasik edebiyat Divan edebiyatı anlayışı dairesinde yer almaktadır. Ziya Paşa gibi klasik şiiri iyi bilen, özellikle şekil ve zevk bakımından bu edebiyata geniş olarak dayanan Muallim Nâci, tam anlamı ile klasik şiire bağlı kalmamıştır. Sanat hayatının ilerleyen döneminde Batı edebiyatını tanıdıkça Batı tecrübesi ve Batılı anlayış çerçevesinde klasik şiiri yenileme çabası içerisinde değerlendirilmektedir. 1883'te Ahmed Mithad Efendi'nin önerisiyle Tercüman-ı Hakikat gazetesinin edebiyat sayfasını yönetmeye başladı. "Mesud-ı Harabî" takma adıyla yayınladığı aruzla yazılmış gazelleriyle ün yaptı. 1884'te Ahmed Mithad'ın kızıyla evlendi. Kayınpederi tarafından Tercüman-ı Hakikat'i eski edebiyat yanlılarının sözcüsü durumuna getirmekle suçlanınca istifa etti. Yazılarını, Saadet, Tarik, Mürüvvet, Mirsad, İmdadü'l Midad gazeteleriyle, kendi çıkardığı Mecmua-i Muallim dergisinde sürdürdü. Galatasaray Lisesi ve Mekteb-i Hukuk'ta edebiyat dersleri verdi. Aruzla ve divan edebiyatının hemen her türünde yazdığı şiirler yüzünden eski edebiyatın temsilcisi sayıldı. Ama yeni edebiyata karşı çıkan, eskiyi savunan bir yazar olmadı, divan şiiri kurallarını da tam olarak uygulamadı. Eleştirilerini dilbilgisi ve aruz kurallarına bağlı kalınması noktasında yoğunlaştırdı. Recaizade Mahmut Ekrem ve çevresindeki genç şairlerle giriştiği tartışmalar, döneminde Türk edebiyatına yeni bir soluk getirdi. Servet-i Fünun yazarlarını önemli ölçüde etkiledi. Edebiyat tarihi ve sözlük çalışmalarıyla da ilgi çekti. Victor Hugo, Sully Prudhomme, Alfred de Musset ve Emile Zola'dan Türkçe'ye çeviriler yaptı. Şiirle İlgili Görüşleri Şiir, en beliğ sözdür. Şiirde vezin ve kafiye hataları olmamalıdır. Şiirde hayal unsuru çok iyi kullanılmalıdır. Çünkü hayal hakikati süsler. Şair, ilerleyen ve gelişen bilimsel verilerden faydalanmalıdır. Bir edebiyatçının asıl vazifesi, milletin fikirlerini terbiye etmek ve yükseltmeye çalışmaktır. Şair, şiirde hicve ve hezeliyata sıcak bakmaz. Harabatiliğe hoş bakmaz. Türk şairinin Arap ve Acem edebiyatlarından yararlanması gerektiğini savunur. Milli bir bakış açısı taşımalı, milli karaktere aykırı eserleri çevirip taklit etmemelidir. “Köylü Kızların Şarkısı” adlı eseri köy yaşamından bahseden ilk önemli şiir olarak kabul görmüştür. Muallim Nâci halk edebiyatını bayağı bulmuş, çok fazla değer vermemiştir. Şiir Kitapları Ateş-pâre Şerâre Füruzân Sünbüle Yadigâr-ı Nâci Terkîb-i Bend Mirât-ı Bedâyî Manzum Destanlar Gazi Ertuğrul Bey Musa Bin Ebu’l Gazan yahut Hamiyyet Roman Mehmed Muzaffer Mecmuası Tiyatro Heder Mektup Yazmış Bulundum İntikad Muhaberât ve Muhaverât Hatıra Ömer’in Çocukluğu Eleştiri Demdeme Dil Çalışmaları Lügat-i Nacî Kamus-i Osmanî Edebiyat-İnceleme Araştırma lstılahât-ı Edebîyye Muallim Naci'nin Eserlerine İlişkin Değerlendirmeler Ateş-pâre Divan edebiyatından uzaklaşan ve yeni edebiyat anlayışına yaklaşan şiirlerini, manzum öykülerini, çeşitli olaylara ilişkin yazılmış not niteliğindeki metinlerini içerir. Bu eser de Victor Hugo’dan ve Prudhomme’dan tercümeler de vardır. Şerare Divan şiiri tekniğine ve anlayışına bağlı olarak kaleme aldığı şiirlerinden oluşmaktadır. Füruzan Tıpkı Şerâre gibi Divan şiiri tekniğine ve anlayışına bağlı olarak kaleme aldığı şiirlerden oluşmaktadır. Sünbüle Nazım - nesir karışık bir yapıya sahiptir. Nesir kısmı “Ömer’in Çocukluğu” adını taşır. Nazım kısmı eski şiir anlayışıyla kaleme aldığı metinlerden oluşur. Yadigâr-ı Nâci Muallim Naci’nin ölümünden sonra Şeyh Vasfî tarafından derlenen şiirlerden oluşan eserdir. Musa Bin Ebu'l Gazan yahut Hamîyyet Manzum destan örneğidir. 226 beyitten oluşmaktadır. Endülüs Emevi Devleti’nin yıkılışı sırasında büyük bir vatanseverlik ve kahramanlık örneği sergileyen Musa Bin Ebu’l Gazan’ın kişiliği etrafında meydana getirilmiş bir kahramanlık anlatısıdır. Gazi Ertuğrul Bey 356 mısralık bir metindir. Ertuğrul Bey’in hayatı etrafında ortaya konuşmuş bir trajedi denemesidir. Bu manzume, Abdülhamit tarafından ödüllendirilmiştir. Mehmed Muzaffer Mecmuası Roman türünde bir eserdir. İlginç bir yapısı ve hikâyesi vardır. Bu eserin çeşitli bölümleri toplam 74 sayfa başta dönemin önemli gazetelerinden biri olan Saadet olmak üzere çeşitli gazetelerde tefrika edilmiştir. Daha sonra 90 sayfalık bir bölüm ilave edilerek bu çalışma kitaplaştırılmıştır. Muallim Naci, bu eserini aslında sahaflardan satın alır. Eser; ezhâr-ı efkâr, ezhâr-ı efkârın menşei, ezhâr-ı efkârın güşâyişi olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Bu kitaptaki en ilginç bölüm ezhâr-ı efkârın menşei adıyla yer alan ikinci bölümdür. Bu bölümde Şeyh Galip’in hayatı anlatılmıştır. Ömer'in Çocukluğu Bu eser Sünbüle’nin bir bölümünü oluşturmaktadır. Muallim Nâci’nin 8 yaşına kadarki yaşamını anlatmaktadır. Demdeme Bu eser Recaizade Mahmut Ekrem’in Naci’ye hakareti içeren Üçüncü ZemzemeMukaddimesi ve Tâkdîr-i Elhân’ına karşılık yazılmış eleştiri yazılarından oluşmuştur. Istılahât-ı Edebîyye Divan edebiyatı anlayışına bağlı belagat kurallarını ve edebi sanatları açıklayan bir eserdir. Bu eserinde edebiyat terimleri ile ilgili açıklamalar, tanımlamalar yapmıştır. Muallim Naci'nin Eserleri ŞİİR Terkib-i Bend-i Muallim Naci Ateşpare 1883 Şerâre 1884 Fürûzan 1885 Sümbüle 1889 Yadigâr-ı Naci ELEŞTİRİ Muallim 1886 Demdeme 1886 ANI Medrese Hatıraları 1885 Ömer'in Çocukluğu 1890-1969 SÖZLÜK Lügat-ı Naci 1891-1978 ARAŞTIRMA Osmanlı Şairleri 1890-1986 İstilahât-ı Edebiyye 1890-1984 Esâmi 1890 MEKTUP Muhaberat ve Muhaverat 1884 Şöyle Böyle 1884 Mektuplarım 1886 OYUN Heder ölümünden sonra, 1908 muallim naci sözleri, muallim naci, muallim naci kitaplar, muallim naci biyografisi, muallim naci hayatı kısaca özet, muallim naci hangi donem, muallim naci recaizade mahmut ekrem, muallim naci ömer'in çoçukluğu, muallim naci hangi dönem şairidir, Edebiyatımızda ''kafiye göz için mi kulak için mi tartışması'' ,abes - muktebes kelimeleri yüzünden çıkmıştır."abes" kelimesinin sonundaki "s" harfi Arap alfabesinde "peltek s" ile; "muktebes" kelimesinin sonundaki "s" ise "sin" ile yazılmaktadır. Bu tartışma bir anlamda bu şekilde bir kafiyelendirme yapılıp yapılamayacağı Mahmut Ekrem'le ZEMZEME, Muallim Naci DEMDEME, tartışmanın ve Zemzeme adlı eserlerde cereyan etmiştir. Eski-yeni edebiyat tartışması da sözlük anlamı Şırıltı; mecazî anlamda ise nağmeli ve uyumlu söz anlamına gelmektedir. Demdeme sözlük anlamı Hoşa gitmeyen sözler; hiddetli gürültülü Recaizade Mahmut Ekrem tarafından yazılmış 3 ciltlik şiir serisidir. Recaizade Mahmut Ekrem, Zemzeme eserini yazdıktan sonra eski-yeni çatışmasında yenilikçi tarafı kitabının önsözüServet-i Fünun akımının öncüsü olarak da görülür. Eski şiir anlayışının Divan şiiri takipçisi olarak bilinen Muallim Naci, Zemzeme'ye karşılık olarak Demdeme adlı eserini yazar. Zemzeme-Demdeme çatışması ve etrafında gelişenler edebiyat çevrelerini uzun süre meşgul kafiye göz için Muallim NaciYeni>>> kafiye kulak için Recaizade Mahmut EkremSes ve yazım yönünden hangi sözcüklerin uyaklı sayılacağı konusunda Türk yazarları arasında çıkan ve yeni bir şiir beğenisinin yerleşmesine temel oluşturan tartışma 1895.Divan ve tanzimat şairleri sözcüklerin uyaklı sayılabilmesi için arap abecesine göre yazımlarındaki benzerliği son harf ve harekelerin aynı olmasını zorunlu sayıyorlardı. Malumat dergisinde Hasan Asaf adlı gencin Burhan-ı kudret adlı şiiri yayımlanırken derginin yazarlarından Mehmet Tahir'in eklediği eleştirel not, uyakla ilgili geleneksel görüşü değiştirecek bir tartışmayı başlattı. sözkonusu şiirde;Zerre-i nurundan iken muktebes bir yerden alınmış Mihr ü mehe etmek işaret abes saçma"dizelerinin, son sözcükleri arap abecesine göre iki ayrı harfle se ve sinle yazıldığı için, uyaklı sayılamayacağını ileri sürdü. Yanıt veren H. Asaf kendisini savunurken Recaizade Ekrem'in "Kafiye sem kulak içindir, basar göz için değildir" sözünü anarak onu tanık gösterdi. Tartışmaya de katıldı; uyakta yazılış biçiminin değil ses değerinin gözetilmesi gerektiğini belirtti; Arap şiiri kurallarına göre yapılan uyakların artık bırakılması düşüncesini savundu. görüşleri doğrultusunda ürün veren Edebiyat-ı Cedide şairleri "kulak için uyak" uygulamasını sürdürdüler. Türk abecesinin benimsenmesinden sonra "göz için uyak-kulak için uyak" ayrımı geçerliliğini bütünüyle yitirdi. Abes-muktebes tartışmasının, uyak konusu dışında Türk edebiyatına eleştiri türünün geîişmesi bakımından da katkısı oldu. Karşıtları, tartışma boyunca, kişilikleri konu edinir, yersiz sataşmalara başvururken R. Ekrem soğukkanlı, nesnel, bilimsel tutumuyla dikkati beri edebiyatta büyük bir değişim yaşanıyordu. Tanzimat öncesinde, islâmiyet'in etkisinde gelişen "Divan edebiyatı" egemendi. Tanzimat'tan sonra edebiyat yön değiştirmiş ve Batının etkisine girmeye başlamıştı. Bu büyük yön değişimi, sanatçılar arasında tartışmalara yol açmıştı. Divan edebiyatına "eski", Batı tarzındaki edebiyata "yeni" deniyordu. Bu iki edebiyat taraftarları arasında yapılan tartışamalar ise "eski -yeni tartışması" olarak Mahmut - Muallim Naci" TartışmasıServeti-i Fünûn Edebiyatının doğmasında Muallim Naci ile Recaizâde Mahmut Ekrem arasındaki "eski-yeni" tartışması çok önemli bir rol Naci, eski edebiyata karşı daha "ılımlı" duruyordu. Yeni edebiyata geçişin yavaş ve doğal bir süreçte olması gerektiğini savunuyordu. O, "eski-yeni sentezi"nin gerçekleştirilmesi amacıyla, eski edebiyatın üstün yönlerine de sadık kalınması gerektiğine inanıyordu. Yerli ve millî niteliklerle donanmış bir yeni edebiyat düşüncesini dillendiriyordu. Türk edebiyatının kökten değil, kısmî bir şekilde modernleştirilmesine taraftardı. Ortada durup, iki tarafın da güzelliklerinden yararlanılması gerektiğini düşünüyordu. Ancak "yeni"ye daha hoşgörülü davranan sanatçıları eleştirmekten de geri kalmıyordu. Recâîzâde Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit'in edebiyatta "biçimi" ve "sağlam üslubu" pek umursamayan yaklaşımlarını eleştiriyordu. Bu nedenle, rakipleri tarafından "eski edebiyatın temsilcisi" olarak genç sanatçılar da eski edebiyatın savunucusu zannettikleri Muallim Naci'ye karşı, yeni edebiyatın kesin ve sert bir savunucusu olarak görülen Recaizâde'nin tarafını tutuyordu. Bunda Recâîzâde'nin, kendisini yeni edebiyatın üstadı görmesinin de büyük etkisi vardı. Recaizâde Mahmut Ekrem, Naci'nin şiirlerini, sadece estetiği öne çıkardığı gerekçesiyle ağır şekilde tartışmada, her ikisinin de etrafında geniş birer halka oluşmuştu. "Muallim", eski edebiyata dair köklü bilgisiyle; "üstad" olarak görülen Recaizâde ise sanatın ne olduğu konusundaki dikkate değer fikirleriyle çevrelerindekileri etkileri altında dönemde "eski" edebiyatın kesin savunucusu ise Eihac Hacı İbrahim Efendi ve onun etrafındaki sanatçılardı. Şeyh Vasfî, Halil Edîp, Faik Esat Andelîb, Müstecâbilizâde İsmet, Mehmet Celâl, Ahmet Rasim, Sâmih Rıfat gibi sanatçılar "Hazine-i Fünûn", "Resimli Gazete", "Musavver Malûmat", "Musavver Fen ve Edeb", "irtika" gibi dergi ve gazetelerde Servet-i Fünûn'a karşı sert eleştiriler eskiyi savunanlarla ılımlılar, geleneksel yaşam tarzını sürdürdürmüşlerdir. Yeniyi savunanlar ise Batılı yaşam biçimine uymaya savunanlar, Recaizâde Mahmut Ekrem'in teşvikleriyle Servet-i Fünûn dergisi etrafında birleştiler. Fransızca başta olmak üzere çocukluk yıllarında Batı dillerini öğrendiler. Batı edebiyatı zevkiyie yetiştiler. İstanbul'da Batılı bir yaşam biçimi sürdürmeye eğilimli oldular. Edebî yazı ve etkinliklerini Tevfik Fikret'in başkanlığı altında gerçekleştirdiler. Böylece Recâîzâde ile Naci arasındaki çekişme, Servet-i Fünûn edebiyatının doğmasını Demdeme - Tanzimat Döneminde Hararetli Bir Tartışmaİşitildi yine gülzâr-ı sühanda ma'hûdBülbül-i herze-edânın yeni bir zemzemesiLâl eder bir gün onu aksederek âfâkaYine bir bâz-ı fezâ-yı edebin demdemesi [I]Hiç şüphesiz 1839 senesinde ilan edilen Tanzimat Fermanı, tarihimizde çok büyük değişikliklere sebebiyet vermiştir. Daha çok kendisini sosyal ve iktisadi hayatta gösteren bu değişimler, hukuk ve edebiyat sahalarında da kuvvetli bir şekilde hissedilmiştir. O dönemin insanları edebiyat alanında, Tanzimat'tan sonra âşina olmadıkları edebî türlerle karşı karşıya önceleri kendi iç bünyesinde belirli kaideler çerçevesinde gelişme gösteren Divan Edebiyatı, dönemin bazı aydınlarınca yetersiz görülmeye başlanmış, söz konusu münevverler, aydınlığı Batı'nın pırıl pırıl gözüken ışıkları altında aramaya beri bu sahada şöyle bir mukayese yapıla gelmiştir "Tanzimat devri edebiyatçılarından Recaizade Ekrem yeniyi; Muallim Naci ise eskiyi temsil eder." Hatta bununla ilgili olarak iki müeddib arasında, az sonra gazete sütunlarına aksedecek tartışmalar ön plana çıkartılır. İki zıt kutuptan yola çıkarak şöyle alelade bir mukayese yapılmaktadır Muallim Naci benimsediği fikirler bakımından mutassıp ve gericidir. Bu sebeple tartışmaya girdiği karşı taraf Recaizade Mahmut Ekrem yeniliklerin en önde gelen mümessilidir. Halbuki, Ahmet Hamdi Tanpınar, Recaizade'nin kaleme aldığı bazı mukaddimeler bir yana bırakılacak olursa "Onun hiçbir zaman kendisini şiire veremediğini ve yazarı daima bir amatör olduğunu hatırlayarak okumak gerektiği" düşüncesini savunur. [II]Muallim Naci ise yaşadığı dönem itibariyle Batı'yı hazmetmeden benimsemeye çalışanlara karşı bir tavır alır ve döneminde haklı olarak Servet-i Fünun ekolünün kurucusu kabul edilen Recaizade'nin peyklerinin Tevfik Fikret, Cenab Şahabettinvs. şiirde aşırı derecede ileri gitmelerine karşı Naci vefat ettiğinde Servet-i Fünuncular bir dergi etrafında henüz toplanmamışlardı. Hemen üç yıl geçtikten sonra Ekrem'in kanatları altında bir oluşum meydana getireceklerdi. Fakat daha öncesinde teşekkül eden fikirler ve ihtilaflar onları böyle bir topluluğu kurmaya itecekti. Hemen yeri gelmişken belirtelim ki, o dönemde yapılan edebî münakaşalar, bizde Servet-i Fünun'un ve akabindeFecr-i Âti gibi edebî muhteviyatları haiz ekollerin meydana gelmesine ön ayak geçen tartışmanın hangi sebeplerden dolayı cereyan ettiğine bakacak olursak şöyle bir tablo ile karşılaşıyoruz Muallim Naci, devrin bazı mecmualarında ve aynı zamanda kendisinin kayınpederi olan Ahmet Mithat Efendi'nin "Tercüman-ı Hakikat" isimli gazetesinde bir süre şiirler neşreder. Fakat o, birtakım ihtilaflardan ötürü, daha sonra başka gazetelere de geçiş yapacaktır. Kendisinin ilk zamanlarda yazdığı şiirler diğer şairler tarafından da beğenilmiş, hatta daha sonraları münakaşaya gireceği Recaizade Ekrem bile Muallim Naci'nin bir şiirini "tahmis" etmiştir. [III]Ekrem, dönemin Sultanî mektebinde okutulmak için hazırladığı "Talim-i Edebiyat" adlı kitabına yerli ve yabancı yazarlardan alıntılar yapmıştır. Bunlar arasında Muallim Naci'nin de bulunduğunu hatırlayalım Ne var ki adı geçen eserde bir başka şair, Abdülhak Hâmid'den alıntılar daha Muallim Naci'nin Sakız'da iken yazdığı mektuplardan yola çıkarak Naci'nin Talim-i Edebiyat'a karşı oluşunu şahsi bir ihtirasa bağlar. Ahmet Hamdi Tanpınar'a göre Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hâmid'den birçok alıntı yaparak, Muallim Naci'yi ikinci planda bırakmış ve bundan dolayı da Muallim Naci kızarak Talim-i Edebiyat'a şahsi bir düşmanlık beslemeye başlamıştır. Bu noktada şöyle bir mukayese yapılabilir. Eğer Naci, bu itilmişliğe maruz kalmasaydı, Ekrem'in eserini -sırf kendi şiirlerinden alıntılar yaptığı için- beğenecek ve takdir mi edecekti? Sözü geçen tartışmayı savunulan edebiyat anlayışlarından dışarı çıkararak, şahsi ihtiraslara bağlamak, -kişiler tarafından aksi belirtilmedikçe- pek bir kıymet ifade Mahmut Ekrem şiirlerini, Zemzeme [IV] isimli ve belirli aralıklarla bastırdığı üç kitapta toplar. Arada gelişen bazı olayların akabinde, özellikle Recaizâde'nin Takdir-i Elhan risalesi ve üçüncü zemzeme mukaddimesinin yayınlamasından sonra, tartışmalar daha da hararet kazanır. En sonunda bütün bunlara cevap olarak Muallim Naci, Demdeme'yi kaleme alır. [V] Tartışma esnası boyunca karşılıklı ithamlar çok ağır bir seviyeye gelir. En nihayetinde de söz konusu münakaşa devletin müdahalesi ile sona erer. Her iki yazar da kendi düşüncelerini ateşin bir şekilde müdafaa etmiştir. Fakat bunlardan çıkarılan genel yargıların en basite indirgenmiş biçimi günümüze 'Recaizade Ekrem'in yeniliğe açık; Muallim Naci'nin ise mutassıp ve gerici oluşu' şeklinde lanse Ekrem'in teşekkülüne ön ayak olduğu Servet-i Fünun şairleri de şiirlerini aruz ölçüsüne göre yazacak ve çoğu zaman divan edebiyatının belirli şekil kalıplarını kullanmaktan geri kalmayacaklardır. Burada dikkati çekilmesi gereken en önemli husus, yenilikten kastedilenin ne olduğu veya ne olması gerektiğidir. İşte mezkur sebepten dolayı edebi tartışmalar, Tanzimat döneminin en dikkate değer meseleleri olmuş ve aylarca hatta yıllarca gazete sütunlarını meşgul bir başka husus daha vardır ki, burada zikretmek faydalı olabilir. 1888 senesinde Kitapçı Arakel tarafından bir eser bastırılır. "İntikâd" isimli bu kitap Muallim Naci ile bizde ilk materyalist olarak bilinen Beşir Fuad'ın mektuplaşmalarını ihtiva etmektedir. Mektupların başlangıcı sebebi olarak ise Beşir Fuad'ın Victor Hugo için yazdığı bir eserin karşılıklı bir değerlendirilmesi gösterilebilir. Toplam yedi mektuptan oluşan söz konusu kitapta Muallim Naci'nin dört mektubu bulunmakta ve bu mektuplarda hiçbir zaman onun tutucu ve eskiye bağlı birisi olduğu göze çarpmamaktadır. Örneğin ilk mektubun şu ilk mısraları, Naci'nin aslında edebiyatta yeniliğe -fakat makul biçimde- açık olduğunu bizlere göstermektedirEfendim!Bir zamandan beri gittikçe tevsi' etmekte olduğu çeşm-i iftihâr ile görülmekte olan matbuât-ı Osmâniye âlemine bir başka arayış vermeğe başlayan âsâr-ı kalemiyenizden bu kere neşrolunan Victor Hugo» ünvanlı iki cilt bilhassa celb-i nazar-ı dikkat etmiştir." [VI]Naci, fikri itikad olarak kendisi ile tam bir zıtlık teşkil eden Beşir Fuad'ın edebiyata getirmek istediklerinin farkındadır ve bunu da takdire şayan bir şekilde karşılamaktadır. Mektupların devamında da bu durum da belirtildiği üzere Muallim Naci'nin dönemin bazı ediblerini "yâve-gû"luk saçma sapan konuşma ile itham etmesi, onun yeniliğe kapalı değil; aksine laf ü güzaf kabilinden şiirler yazılmasına karşı olduğunu göstermektedir. Eski, beğenilecek tarafları olduğu için kıymetlidir. Yeni ise sindirilebildiği ve adapte edileceği ölçüde alınmalıdır İkisi bir sentez halinde sunulabildiği takdirde edebî manada bir değer taşıyacaktır."Yeni itibar olunan eş'ârımız içinde ma'nâsızları o kadar çoktur ki bunları herkes görmüş olacağı cihetle şurada bir iki misâl irâdına lüzum görmekte ma'nâ yoktur [.] Gide gide yâve-gûluk hepimize sirâyet ve taammüm edecek olursa biz edîblerin eslâfa ne derecede tefevvuk etmiş sayılacağımızı hayâl ediniz!" [VII]"Zaman gelecek ki şiir kelimesinin anlamı, mânâsını kâilinin söyleyenin dahî anlamadığı söz şeklinde verilecektir." MUALLİM NACİ 1849-1893*Tanzimat Edebiyatı İkinci Dönem sanatçısı, öğretmen, katip, lügatçi, edebiyat tarihçisi, eleştirmen, yazar, şair.*İstanbul’da doğmuştur. Asıl adı Ömer’dir.*Giritli Aziz Ali Efendi’nin Muhayyelât’ındaki bir hikâyenin kahramanının adı olan Nâci’yi kendisine mahlas seçmiştir.*Nâci’nin Tercümân-ı Hakîkat’te çıkan eski tarz gazelleri, divan şiirine bağlı bir zümreyi harekete geçirmiştir.*Tercümân-ı Hakîkat sütunları eski edebiyat taraftarlarının merkezi haline gelmiş ve aşk, şarap, meyhane konulu manzumelerle dolmaya başlamıştır.*Bir yandan gazetecilik faaliyetlerine devam ederken; Mekteb-i Sultânî Galatasaray Lisesi, Mekteb-i Mülkiyye ve Mekteb-i Hukuk’ta edebiyat, Mekteb-i Edeb’de Farsça dersleri verdi.*Hayatının son dönemlerinde zamanının büyük bir kısmını Osmanlı tarihi yazmaya ayırdı.*Geçirdiği kalp krizi sonucu 1893 tarihinde Fatih’teki evinde öldü ve II. Mahmud Türbesi’nin hazîresine defnedildi.*Yenileşme döneminde adı etrafında büyük gürültüler koparılan şahsiyetlerinden biridir.*Yetişme tarzı ve zevk bakımından klasik edebiyat Divan edebiyatı anlayışı içerisinde yer almıştır.*Abdülhak Hâmid Tarhan ve Recâizâde Mahmud Ekrem’e karşı çıktığı için eski edebiyat anlayışının bayraktarı olarak tanınmıştır.*Bununla beraber yeni tarzda da oldukça başarılı manzumeler yazmıştır.*Eski ile yeni arasında denge kurmaya çalışan bir şair olduğu söylenebilir.*Yüreği ile eskiye aklı ile yeniye bağlıdır.*Türk edebiyatında duraklamaya sebep olan kişi olarak nitelendirilmiştir.*Değişik alanlarda eser veren Muallim Nâci’nin en önemli yönü şairliğidir.*Sanatçı, divan tarzı şiirlerinde Nedim ve Baki etkisindedir.*Şiirlerinde yalnızlık, gurbet, doğa, karamsarlık ve milli duyguları işlemiştir.*Aruzu Türkçe söyleyişe uygun bir hale getirmeye çalışan Nâci’nin, şiirlerinde vezin ve kafiyeye çok önem verdiği görülmektedir.*Tevfik Fikret, Mehmed Âkif ve Yahya Kemal’in aruzu başarıyla kullanabilmelerinin arkasında Muallim Nâci’nin çabalarının bulunduğu bilinmektedir.*"Mesud-ı Harabî" takma adıyla gazeller yazmıştır.*Şiirleri divan geleneğini sürdürenler ve yeni tarzda olanlar diye iki grupta ele alınabilir.*Nâci’nin şiirlerinin çoğunda hayatta özlediği mutluluğu bulamamış yalnız insanların hüznü dikkati çeker.*Hayal, duygu ve söyleyiş bakımından orijinal buluşları da olan Nâci, şiirlerinde ve nesirlerinde Türkçe’yi hatasız ve güzel bir şekilde kullanmıştır.*Sehl-i mümteni denebilecek tarzda birçok mısra ve beyti bulunan Nâci’nin kafiye anlayışı, “Kafiye göz içindir” şeklindeki eski anlayışa uygundur.*“Köylü Kızların Şarkısı” adlı eseri köy yaşamından bahseden ilk önemli şiir olarak kabul edilmiştir.*Muallim Nâci halk edebiyatını bayağı bulmuş, çok fazla değer vermemiştir.*Ona göre “Şiir, en beliğ sözdür. Şiirde vezin ve kafiye hataları olmamalıdır. Şiirde hayal unsuru çok iyi kullanılmalıdır. Şair, şiirde hicve ve ciddiyetsizliğe sıcak bakmaz. Harabatiliğe hoş bakmaz. Bir edebiyatçının asıl vazifesi, milletin fikirlerini terbiye etmek ve yükseltmeye çalışmaktır. Milli bir bakış açısı taşımalı, milli karaktere aykırı eserleri çevirip taklit etmemelidir.”*Nâci’nin nesir dili, sadeleşme hareketi içerisinde bir merhale teşkil etmektedir.*Nâci edebiyatta, yenileşmeden ziyade taklitçiliğe karşı çıkmıştır.*Dilin yalınlaştırılmasından yanadır.*Muallim Naci, Osmanlıca’yı ayrı bir dil olarak görür; ancak Türkçeyi Osmanlıca’dan ayırmaz.*Dilde Türkçülüğü savunmuştur.*Victor Hugo, Sully Prudhomme, Alfred de Musset ve Emile Zola'dan Türkçe'ye çeviriler NACİ’NİN ESERLERİŞiir Ateşpâre, Şerâre, Füruzân, Sümbüle, Köylü Kızların Şarkısı, Yadigâr-ı Nâci, Terkib-i Bend-i Muallim Naci, Mirât-ı BedâyîManzum Destanlar Gazi Ertuğrul Bey, Musa Bin Ebu’l Gazan yahut HamiyyetManzum Hikâye Zâtü’n-Nitâkayn yahud İbnü’z-ZübeyrEleştiri Demdeme, MuallimHatıra Ömer’in Çocukluğu, Medrese Hatıraları, Yâdigâr-ı AvnîSözlük Lügat-i Naci Çocuklar İçin Lugat Kitabı, Kāmûs-ı Osmânî Yarım kalmışAraştırma Osmanlı Şairleri Biyografi, Esami Biyografi, lstılahât-ı Edebîyye Edebiyat Bilgileri Mektup Şöyle Böyle, Yazmış Bulundum, İntikad, Muhaberât ve Muhaverât, MektuplarımRoman Mehmed Muzaffer MecmuasıTiyatro HederTercüme Hurdefürûş, Sâib’de Söz, Sânihatü’l-Arab, Emsâl-i Alî, Sânihatü’l-Acem, Hikemü’r-Rifâî, Hulâsatü’l-İhlâs, Mütercem, Ubeydiyye, Numûne-i Sühan, Thérèse Raquin, İnşâ ve İnşâdOkul Kitapları Talîm-i Kırâat Malûmât-ı İbtidâiye ve Nesâyih-i Nâfia, Vezâif-i Ebeveyn yahud Lâhika-i Talîm-i Kırâat ve Mekteb-i Edeb, Mekteb-i Edeb-Ateşpâre*Naci’nin İstanbul’da yayınlanan ilk şiir kitabıdır ve yeni teknikle yazdığı şiirlerini toplar.*Divan edebiyatından uzaklaşan ve yeni edebiyat anlayışına yaklaşan şiirlerini, manzum öykülerini, çeşitli olaylara ilişkin yazılmış not niteliğindeki metinlerini içerir.*Bu eser de Victor Hugo’dan ve Prudhomme’dan tercümeler de vardır.*Şiir kitapları içinde en hacimlisi olup, ilginç yanları da en fazla olanıdır.*Muallim Nâci’ye ilk şöhretini şiiri tekniğine ve anlayışına bağlı olarak kaleme aldığı şiirlerinden oluşmaktadır.*Gazel, şarkı, kıta, terbî ve rubâîlerden meydana gelmiştir.*Sanat gücü yönünden Naci’nin en değerli eseri denebilir.*Kendisi bu kitabı için “Şerarem edebiyat göğünde dolaşıp duran Ateşparemin peykidir.” Şerâre gibi Divan şiiri tekniğine ve anlayışına bağlı olarak kaleme aldığı şiirlerden oluşmaktadır.*Şekil ve muhteva bakımından çoğu eski olmakla beraber eserde yeni bazı manzumeler de bulunmaktadırSümbüle*Nazım - nesir karışık bir yapıya sahiptir.*Eserin birinci bölümünün Fransızca’dan yapılan çevirilerle realist manzumelerin de bulunduğu nazım kısmında sosyal muhtevalı kısa hikâyelerin ilk örneklerinden sayılabilecek “Küçük Bir Mudhike” de yer almaktadır.*Nazım kısmı eski şiir anlayışıyla kaleme aldığı metinlerden oluşur.*Tevfik Fikret’i hazırlayan konuşma diline yakın manzumeler de buradadır.*Nesir parçalarının bulunduğu kısımda birkaç mektupla birlikte Doğu ve Batı edebiyatlarından tercüme ve iktibaslar mevcuttur.*İkinci bölüm, “Ömer’in Çocukluğu” adını Nâci*Muallim Naci’nin ölümünden sonra, şairin ilk şiirleriyle gazete ve dergi sayfalarında kalmış bir kısım manzumelerinin Şeyh Vasfî tarafından derlenmesiyle oluşan Bin Ebu'l Gazan yahut Hamîyyet*Manzum destan örneğidir.*226 beyitten oluşmaktadır.*Endülüs Emevi Devleti’nin yıkılışı sırasında büyük bir vatanseverlik ve kahramanlık örneği sergileyen Musa Bin Ebu’l Gazan’ın kişiliği etrafında meydana getirilmiş bir kahramanlık Ertuğrul Bey*356 mısralık bir metindir.*Ertuğrul Bey’in hayatı etrafında ortaya konuşmuş bir trajedi denemesidir.*Bu manzume, Abdülhamit tarafından Muzaffer Mecmuası*Roman türünde bir eserdir.*İlginç bir yapısı ve hikâyesi vardır.*Eser; ezhâr-ı efkâr, ezhâr-ı efkârın menşei, ezhâr-ı efkârın güşâyişi olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.*Bu kitaptaki en ilginç bölüm ezhâr-ı efkârın menşei adıyla yer alan ikinci bölümdür.*Bu bölümde Şeyh Galip’in hayatı Çocukluğu*Bu eser Sümbüle’nin bir bölümünü oluşturmaktadır.*Muallim Nâci’nin 8 yaşına kadarki yaşamını eser Recaizade Mahmut Ekrem’in Naci’ye hakaret içeren Üçüncü Zemzeme Mukaddimesi ve Tâkdîr-i Elhân’ına karşılık yazılmış eleştiri yazılarından oluşmuştur.*Saâdet gazetesinde yayımlanmış makalelerinden oluşan tamamlanmamış Edebîyye*Divan edebiyatı anlayışına bağlı belagat kurallarını ve edebi sanatları açıklayan bir eserdir.*Bu eserinde edebiyat terimleri ile ilgili açıklamalar, tanımlamalar yapmıştır.*Yazı yazma kuralları ile Türk edebiyatında kullanılan nazım şekilleri ve edebiyat terimlerini devrinde en iyi açıklayan kitaplardan b. Ebü’l-Gāzân yahud Hamiyyet*Endülüs Emevîleri’nin son kumandanı Mûsâ b. Ebü’l-Gāzân’ın savaşlarının ve şehâdetinin dramatik bir dille anlatıldığı 266 beyitlik bir Bend-i Muallim Nâcî*Rûhî-i Bağdâdî ile Ziyâ Paşa’ya nazîre olmak üzere yazılmış seksen sekiz beyitlik bir yahud İbnü’z-Zübeyr*Klasik Fransız trajedilerinin örnek alındığı eserin konusunu Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ ile torunu Abdullah b. Zübeyr b. Avvâm’ın hayat hikâyeleri meydana Bedâyi Mesnevî-i Muallim Nâcî*Mesnevî-i Muallim Nâcî adıyla da bilinen eser, ilk elli dört beyti II. Abdülhamid’e methiye olmak üzere doksan beyitten Hakikat’ın edebiyat bölümünü yönetirken buraya gelen edebiyatla ilgili yazılar ve şiirlerle, bunlara yazarın eleştiri tipinde verdiği cevaplar yer Nâcî Çocuklar İçin Lugat Kitabı*Muallim Naci tarafından başlanıp onun ölümünden sonra Müstecabizâde İsmet tarafından tamamlanan ve ilk baskısı 1894’te yapılan Osmanlıca sözlük.*Türkçe’de kullanılan Arapça, Farsça kelimeleri ve Batı dilinden Türkçe’ye girmiş bazı kelimeleri içeren lugattan 18000 maddebaşı mevcuttur.*Lugatte, kelimelerin asıl dillerindeki anlamları değil Türkçe'de kazandıkları anlamlar gösterilir.*Eser, 1891 yılında “Çocuklar İçin Lugat Kitabı” adıyla ve fasiküller halinde yayımlanmaya başlamış ve “fetvâ” kelimesine kadar olan kısmı basılabilmişti.*Nisan 1893’te Muallim Naci’nin ölümü üzerine arkadaşı Müstecabizade İsmet onun notlarına ve müsveddelerine dayanarak eseri 1894’te Şairleri*Mecmûa-i Muallim’de yirmi altı divan şairinin hayat hikâyesini yazan Nâci bunlardan on üçünü bu eserinde bir araya dünyasından yedi yüzün üzerinde şahsiyet hakkında kısa bilgiler veren alfabetik ve ansiklopedik mahiyette bir Bulundum*Müellifin Ahmed Midhat Efendi’ye Tercüman-ı Hakikat’e gönderdiği on dört mektupla gazetede bunlar hakkında yapılan değerlendirmelerden meydana Böyle*Şeyh Vasfi ile birbirlerine gönderdikleri altı mektuptan bir kısmının kime yazıldığı belli olmayan, uzun-kısa, deneme tipinde yetmiş dokuz mektuptan ibaret olan Fuad’ın Victor Hugo adlı eseri dolayısıyla realizm, natüralizm ve tercüme meseleleri hakkında onunla karşılıklı yazılmış yedi mektuptan meydana ve Muhâverât*Ahmed Midhat Efendi’yle birbirlerine yazdıkları on bir mektuptan Hâtıraları*Naci’nin medresede okurken, hocasından duyduklarını ve okuduğu çeşitli kitaplardan ilginç bulduğu parçaları bir araya getirmesiyle oluşur.*Birtakım beyit, vecize ve fıkralardaki esas düşüncelere dayanılarak kaleme alınan on yedi bendden meydana Avnî*Önce Teâvün-i Aklâm’da tefrika edilen eserde Nâci’nin Yenişehirli Avni Bey’le tanışması anlatılmakta ve onun kendisine hediye ettiği Senâî’nin Hadikatü’l-hakika adlı manzum eserinden on beş beytin tercümesi yer şuarâ tezkirelerinde Nâci’nin beğendiği yirmi üç parça şiirin aslı, tercümesi ve açıklamasından meydana Söz*İran şairi Sâib-i Tebrîzî hakkında bir değerlendirme ile onun divanından seçme parçaların çevirilerini ihtiva atasözlerinden yapılmış seçmelerin çevirilerinden Alî*Hz. Ali’nin 280’den fazla manzum sözünün Arapça asılları ve Türkçe tercümelerinden Şîrâzî ve Senâî’nin atasözü mahiyetindeki şiirlerinin tercüme ve Ahmed er-Rifâî’nin tasavvufî sözlerinin sûresinin Fahreddin er-Râzî tefsirinden özet halinde Fars ve Fransız edebiyatlarından bazı edebî parçaların çevirilerinden meydana Zâkânî’nin Risâle-i Dilgüşâ adlı eserinin kısmen Sühan*İran edebiyatı antolojisi niteliğinde çeviri bir Raquin*Emile Zola’ya ait romanın yarıya yakın kısmının ve İnşâd*Yirmi iki ahlâkî öğütle Risâletü’l-Ĥamîdiyye’den tercüme edilmiş bir bölümden Kur’ân*Arapça, Farsça ve kendisine ait bazı manzum parçaların yer aldığı eserin Ümit Şimşek tarafından kısmen sadeleştirilmiş bir baskısı da gazetesinde yayımlanan Arapça ve Farsça’dan tercüme Muzaffer Mecmuası*Şeyh Galib’in hayat hikâyesi etrafında kaleme alınan eser yarım Selâtîn-i Âl-i Osmân*Ertuğrul Gazi, Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ve Orhan Gazi devriyle ilgili üç bölümün yer aldığı bir Saâdet*Tercümân-ı Hakîkat’in edebî sütununda çıkan bir kısım yazılarından meydana ölümünün ardından müsveddeleri arasından çıkan iki perdelik oldukça basit bir trajedidir.

muallim naci eserleri ve özellikleri